15 Eylül 2011 Perşembe

Adile Sultan Sarayı

Sultan Abdülmecid, 1856 yılında satın aldığı konağı, çok sevdiği kız kardeşi Adile Sultan’a yazlık ikametgah olarak vermek istemiştir. Ancak bu isteğini, Sultan Abdülmecid’ten sonra tahta çıkan kardeşi Sultan Abdülaziz yerine getirmiştir. 1861’de Sultan Abdülaziz , eşsiz manzarasına karşılık, harap durumda bulunan konağı yıktırarak, yerine şimdiki sarayı yaptırmıştır. Sarayın mimarının, kesin olmamakla birlikte, tarihsel araştırmalarda "Hassa mimarı Sarkis Balyan ya da aynı aileden Kirkor Balyan" olduğu belirtilmektedir.

Osmanlı Hanedanı içinde divan sahibi tek kadın şair olarak tanınan Adile Sultan’ın, Kandilli’nin imarına katkıda bulunduğu, yoksullara yardım ettiği, eğitim konularına ilgi duyduğu bilinmektedir. Çok sevdiği eşini ve dört kızını genç yaşlarda kaybettikten sonra, bu güzel sarayda oturmak istememiş ve 1868 yılında sarayı terketmiştir.

İkinci Meşrutiyet’in kişi özgürlüğü ve kadın haklarını da kapsayan reformist hareketleri arasında, ilk Meclis-i Mebusan Başkanı Ahmed Rıza Bey ile ilk kadın gazetecimiz olan kız kardeşi Selma Rıza Hanım’ın çabalarıyla Adile Sultan Sarayı bir eğitim yuvasına dönüştürülmüştür.

Ali Rıza Bey, saray restorasyonu için yardım derneklerinden ve varlıklı kişilerden toplanan bağışlar toplanmış, piyangolar düzenlenmiştir. Nihayet rüya, 1916 yılında gerçekleşmiş ve Türkiye’nin ilk yatılı kız lisesi "Adile Sultan İnas Mekteb-i Sultanisi” açılmıştır.

1986 yılında, Saray bir elektrik kontağının neden olduğu yangın sonucu bir gecede harabeye dönüşmüştür. Geçirdiği restorasyonun ardından, Sakıp Sabancı’nın deyişiyle "örnek bir kültür ve sanat merkezi" olarak yeniden toplumun hizmetine girmiştir.

Adile Sultan, Osmanlı padişahlarının otuzuncusu olan II.Mahmud’un kızıdır. 1 Haziran 1826 tarihinde Topkapı Sarayı’nda doğan Adile Sultan’ın annesi Zernigar Sultan’dır. Babası Sultan 2. Mahmud sanatçı kişiliği ile öne çıkmış, özellikle hat ve musiki ile yakından ilgilenmiş bir padişahtı. Adile Sultan sarayda çok iyi bir eğitim görmüş, daha sonra da 1845 yılında Kaptan-ı Derya ve sadrazam Mehmet Ali Paşa ile evlenmiştir. Düğünleri 19’ncu Yüzyıl’ın en muhteşem düğünü olarak tarih sayfalarına geçmiştir.

Her dönemde gündemde kalmayı başaran, asrın birçok siyasi ve idari kararların alınmasında etkisi ve rolü olan, kişilik sahibi, kararlı, duygulu, aile bağları kuvvetli, dindar ve mütevazı bir Osmanlı kadını olan Sultan, kadınların haremden dışa açılmalarına öncülük etmesinin yanında, yardımseverliği ve insan sevgisi ile İstanbullular tarafından çok sevilmiştir. Adile Sultan’ın mektep ve fukara evlerini tamir ettirmesi, çocukların okuması için gayret sarfetmesi, kurumuş çeşmelere su getirtmesi, gelinlik kızlara çeyizler yaptırması halk arasında vefatından çok sonra bile övgü ve taktirle anılmıştır.

Adile Sultan’ın edebiyata karşı özel bir ilgisi ve yeteneği de vardı. Döneminin ünlü kadın şairleri Leylâ ve Fıtnat Hanımlar’dan yetenek ve teknik bakımdan daha az başarılı sayılsa da Adile Sultan özellikle Osmanlı tarihine tuttuğu ışık nedeniyle önemlidir. Babası, annesi, kardeşleri ve çevresi hakkında yazdıkları dönemin saray erkanının ve yönetiminin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Bunun dışında Adile Sultan’ın önemli bir vasfı da Osmanlı Hanedanı’ndan Divan tertip etmiş tek kadın şair olmasıdır. Özellikle Fuzuli ve Şeyh Galib’e nazireler ve Yunus Emre tarzında hece vezniyle şiirler yazmıştır. Şiirleri teknik bakımdan basit ifadeli gibi görünürse de samimidir. O, bu samimi sözleriyle kardeşi sultan Abdülaziz Han’ın şehit edilmesine de ışık tutmuştur. Ayrıca Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman) Divanı’nın basılmasını sağlamıştır.

Hayatında bir dönüm noktası teşkil eden kayıplarının etkisini şiirlerinde görmek mümkündür; Çocuklarının ve eşinin arkasından hissettiği hüznü çeşitli şiirlerinde yoğun bir biçimde işlemiştir. Aruzun yanı sıra hece vezniyle (ölçüsü) de şiirler yazmıştır. Şiirleri 1996’da "Adile Sultan Dîvânı" ismiyle yayımlanmıştır.

Sultan Abdülmecit, kız kardeşi Adile Sultan’a bir saray yaptırmak üzere Kandilli sırtlarında Tophane Müs’iri Halil Rıfat Paşa’nın konağını ve bahçesini satın almıştır. Ancak saray daha sonra 1876 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır.

Adile Sultan Sarayı, bizzat Adile Sultan tarafından ölümünden önce, 1899’da kız okulu olması isteği ile Milli Eğitim’e bağışlanmıştır.

Adile Sultan hayatının son günlerini Fındıklı’da bugün Güzel Sanatlar Akademisi olan Sahilsaray’da geçirmiştir. 1898 senesi Ocak ayında vefat edince, kocası Mehmed Ali Paşanın Eyyub’deki türbesine defnedilmiştir. Adile Sultan, yetmiş üç sene yaşamış ve bu süre zarfında, İkinci Mahmud, Abdülmecid, Abdülaziz, Beşinci Murad ve İkinci Abdülhamid’in saltanatını görmüştür. Adile Sultan’ın Türbesi halen İstanbul Eyüp’te, Bostan İskelesi yakınındadır.

Adile Sultan Sarayı’nda Yaşam

Adile Sultan, sarayını halkın her kesimden insana, özellikle kadınlara açarak, onların görgü ve bilgilerini artırmalarına, sosyalleşmelerine yardımcı olmuştur. Buraya gelen insanların dertlerini dinlemiş ve onlara yardım etmiştir.
Hanım Sultanlar, devlet görevlisi eşleri, ve yabancı elçilerin eşleri ve kızları da Adile Sultan’ın davetlerinde yer alanlardandı. Sarayda sık sık edebi, dini, ilmi, siyasi sohbetler olurdu.
Saray mutfağının İstanbul’a has en leziz yemeklerinin sunulduğu sofraların ardından, sarayın sazende ve hanendeleri davetlileri mest ederdi.
Adile Sultan Sarayı’ndaki, damağa ve ruha hitabeden bu ziyafetleri dillerde dolaşırdı.

Hiç yorum yok: